Yıldız Avukatlık Bürosu
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB)

Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında hukukî bir sonuç doğurmamasını ifade eder. Amaç mahkumiyete bağlı yoksunlukların ortaya çıkmaması, sanık hakkında hiç bir hukuki sonuç doğurmamasıdır. Kişilerin lekelenmemesi, damgalanmaması amaçlanmakta ve böylelikle toplumsal barışa katkı sunacağı düşünülmektedir.

HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI

  1. UYGULAMANIN MAHİYETİ ve TÜRK HUKUK SİSTEMİNE GİRİŞİ

Anglo-Sakson hukuk sisteminde uygulamaya konulan, başarılı sonuçlarıyla Kara Avrupasına yaygınlaşan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu,  Türk Hukukuna Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesiyle girmiştir. Suça sürüklenen çocuklar açısından getirilen HAGB (Hükmün açıklanmasının geri bırakılması) düzenlemesi başarılı sonuçlarıyla birlikte kanun koyucu tarafından 5171 sayılı CMK’nın 231. Maddesine beşinci ve ondördüncü fıkralar eklenmek suretiyle genel bir düzenleme haline getirilmiştir.

TBMM Adalet Komisyon Raporunda düzenlemeyle ilgili aşağıdaki hususlara yer verilmiştir:

Maddede yer alan "hükmün geri bırakılması" bugün hemen bütün Batı ülkelerinin ceza mevzuatında yer alan bir kurumdur. Özellikle 1950'li yıllardan sonra Kara Avrupası ceza hukukuna girmiş ve bugün gerek Batı ve gerek Doğu Avrupa ülkeleri ceza sistemlerindeki yerini almıştır. "Hükmün geri bırakılması" kurumu önce Anglo-Sakson hukukunda  ortaya çıkmış ve daha sonra Kara Avrupası hukukunu etkileyerek ceza kanunlarına girmiştir. Nitekim Fransız hukukunda bu kurum, ilk önce 2/2/1945 tarihli Kanunla çocuk suçlular hakkında uygulanmaya başlanmış, daha sonra 1975 yılında yapılan değişiklikle yetişkinleri de kapsamına almıştır. Belçika'da aynı kurum 29/6/1964 tarihli bir Kanunla hukuk sistemine getirilmiştir. Bu örneği, Hollanda, Japonya, Polonya, İsviçre gibi ülkelerde de görmek olanaklıdır.

Hükmün geri bırakılması kurumu Anglo-Sakson hukuk sisteminde yargılanması tamamlanmış olan sanığın belli bir süre denetim altında tutulması "probation" esasına dayanır. Hâkim, sanığın suçluluk ve kusurluluğunu saptamakla beraber cezaya hükmetmeyi geri bırakmakta ve onu belirli bir süre içinde denetim altında tutmaktadır. Davranışları, tâbi tutulduğu denetim süresi içinde olumlu bulunduğu takdirde suçlu için bir mahkûmiyet kararı verilmemektedir. Böylece deneme süresini başarıyla geçirmiş olan suçlu, damgalama süreci dışına çıkarılmakta, bir yargı kararına muhatap olmamaktadır. Bu kurum, çağdaş ceza hukukunun amaçlarından biri olan kişiyi mümkün olduğu kadar damgalamamayı ve toplum ile uyum sağlanmasını gerçekleştirici bir uygulama niteliğindedir.

İşte çağdaş ceza hukukunda vatandaşlık hakkını kazanmış olan bu kurum, bu Tasarıyla Türk hukukuna getirilmektedir. Böylece Türk ceza uygulamasında yeni bir döneme girildiğini söylemek olanağı vardır.

Tasarının bu maddesinde yer aldığı şekliyle hükmün geri bırakılması konusunda hâkime tam bir takdir hakkı verilmiştir. Maddede, hükmün geri bırakılması ile ilgili koşulların somut olayda gerçekleşmiş olması sanık hakkında hükmün geri bırakılması için bir hak oluşturmamaktadır.

Hükmün geri bırakılması kurumunun uygulanması için suçlunun yargılanması ve işlediği fiil karşılığında kanunda para cezası, hafif hapis veya en çok üç yıla kadar (üç yıl dahil) hapis cezasının öngörülmüş bulunması gereklidir; dikkate alınacak ceza, kanunda fiil karşılığında öngörülmüş bulunan soyut cezadır.

Hâkim yargılamakta olduğu suçla ilgili olarak sanığın kişisel durumunu, işlediği fiili bütün yönleriyle inceleyerek, delilleri toplayacak ve yargılamayı bitirecektir. Ancak son hükmü açıklamayacaktır. Bunun yanı sıra hâkim sanığa bir ilâ iki yıllık bir denetim süresi içinde, denetimli serbestliğe tâbi tutulacağını ve hükmün geri bırakıldığını bildirecektir. Ancak bu süre içinde dava zamanaşımı duracaktır.

Hâkimin tamamen takdir yetkisi içinde kalan bu kurumun uygulanabilmesi için beş koşulun var olması gerekmektedir:

1. Sanık aleyhine bir suç nedeniyle ilk defa kamu davası açılmış olması,

2. Sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaat oluşması,

3. Sanık hakkında kişilik özellikleri itibarıyla cezaya hükmedilmesine gerek görülmemesi; daha açık ifadeyle gerekli ise, ceza ile amaçlanan sonucun esasen var olmaması,

4. Suçun neden olduğu zararın giderilmiş olması,

5. Suçla bozulan huzur ve sükûnun yeniden sağlanmış bulunması.

Maddede yer alan diğer koşullar ise cezanın ertelenmesine ait koşullarla benzerlik göstermektedir.

Hakkında verilecek hüküm geri bırakılmış olan sanık, tâbi tutulduğu denetim süresi içinde bir cürüm işlediği veya denetimli serbestlik tedbirinin gerektirdiği davranış kurallarını ısrarla ihlâl ettiği takdirde hâkim, yargılama sonunda ulaştığı hükmü açıklayacaktır.

Buna karşılık sanık, denetim süresi içinde denetim koşullarına uygun olarak hareket ettiğinde hâkim, adı geçen hakkında açılmış bulunan kamu davasının düşmesine karar verecektir. Böylece hükmün geri bırakılmasına tâbi tutulan kişiye suçlu damgası vurulmamış olacaktır.

 

CMK MADDE 231 HAGB Düzenlemesi:
 

“(5) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder.
6) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir.
10) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan
hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.”

       Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, evvelce suç işlememiş, sabıkası olmayan, Mahkemenin de olumlu kanaat sahibi olduğu, ilk defa suç isnadıyla karşı karşıya kalan kişiler açısından, ceza hükmü kurulmasının yarardan çok zarar getireceği düşüncesiyle önemli bir imkan, toplumsal barışa hizmet eden önemli bir kurum haline gelmiştir.  

Yargıtay CGK, 13.03.2012 tarihli 2011/2-376 Es. 2012/90 K. Sayılı kararında   Kanun koyucunun amacını “kişi hakkındaki hükmün hukuki sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuyla belirli koşulların gerçekleşmesi halinde kişilerin işledikleri bir takım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat tanımak istemiştir.” şeklinde belirtmiştir. 

“Öncelikle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun hukuki niteliği ve ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, aynen seçenek yaptırıma çevirme, erteleme kurumlarında olduğu gibi, hükmün ve cezanın bireyselleştirilmesi kurumlarından birisidir. Özellikle ilk defa suç işleyen kimselerin hemen cezalandırılmasını ceza adaletiyle güdülen amaca uygun görmeyen Kanun koyucu, verilecek cezanın bireyselleştirilmesinde olduğu gibi, kurulan hükmün açıklanıp açıklanmayacağı konusunda da hakime takdir yetkisi vermeyi uygun görmüştür. Böylece hakimin yetkisi arttırılarak, bir şansa daha ihtiyacı olan sanıkların hakim tarafından durumlarının bir daha değerlendirilmesi imkanı getirilmiştir.

Sözü edilen kurum, hukukumuzda ilk kez 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu`nun 23. maddesiyle çocuklar hakkında, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 Sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ( C.M.K.`nun 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile de büyükler için kabul edilmiş, aynı Kanunun 40. maddesiyle 5395 Sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlularla yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.

Yetişkin sanıklar yönünden başlangıçta şikayete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu müessese, 8.2.2008 tarihinde yürürlüğe giren 23.1.2008 gün ve 5728 Sayılı Kanunun 562 nci maddesiyle 5271 Sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiş, şikayete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanan bu müessese Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılap Kanunlarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere, tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.

Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahiptir.

Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulu`nun 19.2.2008 gün ve 346-25 Sayılı kararında da bu husus;

"... Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 Sayılı C.M.K.nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanıkla devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Müessesenin yargılama kanununda düzenlenmiş bulunması da onun karma niteliğini değiştirmez...",

Şeklinde ifade edilmek suretiyle de açıkça vurgulanmıştır.

5271 Sayılı Kanunun 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, hukuki nitelikçe durma kararı niteliğinde değildir. Ceza Genel Kurulu`nun yukarda anılan kararında da vurgulandığı üzere bu karar "koşullu bir düşme kararı" niteliğinde olup, anılan maddede yasa yolu da açıkça itiraz olarak öngörülmüştür. Koşulların gerçekleşmesi halinde 5271 Sayılı Kanunun 223. maddesinde belirtilen düşme kararı verileceğinden, ancak bu aşamada yani düşme kararı verildiğinde, hükümlere dair yasa yolu olan, temyiz yasa yoluna başvurulabileceği kabul edilmiştir.

Öte yandan, yargılama sistemimizde temyiz yasa yolu, yalnızca hükümler bakımından kabul edilmiştir. Hükümler ise 5271 Sayılı C.M.K.nın 223. maddesinde sınırlı olarak sayılmış olup, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları bunlar arasında yer almadıklarından hüküm niteliğinde de değildir ( Yargıtay Ceza Genel Kurulu`nun 3.2.2009 gün ve 2009/4-13 E., 2009/12 K. sayılı ilamı).

C.M.K.nın 223. maddesinde bu kararlardan hangilerinin hüküm olduğu açıklanmıştır.

Buna göre; "mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşme kararları" birer hükümdür.

Yine "adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararları" da yasa yolu bakımından hüküm sayılır.

Bunlardan mahkûmiyet, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbirlerine hükmedilmesine dair hükümlerin uyuşmazlığı sona erdiren, davanın esasını çözen nitelikteki hükümler oldukları konusunda öğretide genel bir kabul bulunmaktadır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ise, 5271 Sayılı C.M.K.nın 223. maddesinde belirtilen hükümlerden değildir.

"Kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını" ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir "hüküm" değildir. Bunun sonucu olarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar, C.M.K.nın 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, bu tür kararların yasa yararına bozulması durumunda yargılamanın tekrarlanması yasağına dair kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için verilecek hüküm veya kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir ( Yargıtay Ceza Genel Kurulu`nun 3.5.2011 gün ve 2011/4-61 E., 2011/79 K.; 6.10.2009 gün ve 2009/4-169 E., 2009/223 K. sayılı ilamları).

Kaldı ki, C.M.K.nın 231/5. maddesinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmayacağı açıkça ifade edilmiştir.

Böylece hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıyla kurulan hüküm, belli bir süre sanık hakkında hüküm ifade etmemekte, her hangi bir sonuç doğurmamaktadır. Sanık bulunduğu hal üzere bırakılmakta, aynen yargılanan kimsenin durumunda kalmakta ve yapılan yargılama geçici bir süre askıda kalmaktadır. Askı süresi boyunca, yargılanan kimsenin sanık sıfatı devam eder ise de, hiçbir şekilde bu kimse hükümlü sayılamaz. Bu sebeple hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen kimse, hiçbir haktan yoksun bırakılamaz ve ayrıca bu karara dayanarak hiçbir hukuki statüden dışarıya çıkarılamaz.”

 

Adalet Komisyonunun kabul ettiği 5560 sayılı kanunun ilgili gerekçe metninde (HAGB) ile ilgili olarak, “Cezaya mahkumiyete bağlı yoksunlukların doğmaması için, kişi açısından, denetim süresi zarfında yeni bir suç işlememesi ve özellikle mağdurun mağduriyetini gidermek amacına yönelik olarak kendisine yüklenen belirli yükümlülüklere uygun davranması koşuluyla, hakkında cezaya hükmedilmemesi, toplum barışının sağlanması bakımından, cezaya mahkumiyete nazaran daha etkili olabilecektir.  Bu amaca hizmet eden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının. Müessese olarak hukuk sistemine kazandırılmasında  bir gereklilik bulunmaktadır.” görüşlerine yer verilmiştir. Adalet Komisyonu raporunda, “Davranışları, tâbi tutulduğu denetim süresi içinde olumlu bulunduğu takdirde suçlu için bir mahkûmiyet kararı verilmemektedir. Böylece deneme süresini başarıyla geçirmiş olan suçlu, damgalama süreci dışına çıkarılmakta, bir yargı kararına muhatap olmamaktadır. Bu kurum, çağdaş ceza hukukunun amaçlarından biri olan kişiyi mümkün olduğu kadar damgalamamayı ve toplum ile uyum sağlanmasını gerçekleştirici bir uygulama niteliğindedir.” tespitlerine de yer vermiştir.

 

  1. UYGULAMANIN AMACI

 

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında hukukî bir sonuç doğurmamasını ifade eder.   Amaç mahkumiyete bağlı yoksunlukların ortaya çıkmaması, sanık hakkında hiç bir hukuki sonuç doğurmamasıdır. Kişilerin lekelenmemesi, damgalanmaması amaçlanmakta ve böylelikle toplumsal barışa katkı sunacağı düşünülmektedir.

 

  1. UYGULAMANIN HUKUKİ SONUÇLARI

 

  1. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukî sonuç doğurmamasını ifade eder (CMK 231). Bu yönüyle HAGB sanığını maddi dünyasında herhangi bir değişiklik ortaya koymaz.
  2. Yargılama sonunda verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı Ceza Hukuku anlamında son hüküm değildir. CMKda hangi kararların “hüküm” anlamına geldiği sayılmıştır:  

MADDE 223 - (1) “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür

Görüldüğü üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı yargılamayı sonlandıran hükümler arasında sayılmamıştır.

  1. Denetim süresi boyunca hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen kişinin “sanık” sıfatı devam etmektedir.
  1. Denetim süresi içinde dava zamanaşımının durması da kişinin sanık sıfatının devam ettiğini göstermektedir.
  2. Denetim süresi boyunca yasanın belirlediği koşullar çerçevesinde davranıldığı taktirde  açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir. Bu halde suç işlenmemiş varsayılır.
  1. HAGB kararıyla itiraz yoluna gidilebilmekte, itiraz merciinin  inceleme alanları sınırlı olmaktadır. Hakkında HAGB kararı verilen sanık, henüz istinaf-temyiz olağan kanun yollarını kullanmamış, bu anlamda verilen karar henüz yargısal  denetimden geçmemiştir. Denetim süresi içinde şartları gerçekleşip hükmün açıklanması halinde, Sanık, olağan yargısal denetim (istinaf-temyiz) haklarını kullanabilecektir.
  2. Yargılama sürerken, Sanığa, Mahkeme tarafından ceza verilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasını isteyip istemediği sorulduğunda bunun cevabı, suçsuz olduğunu düşünse de   genellikle“evet” şeklinde olmaktadır. Her türlü etkiden uzak, hatasız yargılama yapmak ve bunun sonucunda gerçeğe tamamen uygun bir karar çıkması her zaman mümkün olmamakta/olamamaktadır. Sanığın, olağanüstü dönemlerde adaletin tecelli etmeyebileceğine ilişkin endişesinin olması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması talebinde bulunmasını ve hatta etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istemesini suçlu olduğuna ilişkin bir kabul  saymamak gerekir. Sanığın böyle bir durumda lehine olabilecek hükümlerin tatbikiyle, haksız yere alabileceği bir cezadan korunmak istediği saikiyle hareket edebileceğini gözardı etmemek gerekir.
  3. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına mahkumiyet gibi hukuki sonuçlar bağlanırsa, henüz ilan edilmemiş karar haline dönüşüp kanun yolu incelemesinden geçmemiş HAGB kararlarının, masumiyet/suçsuzluk karinesine aykırı şekilde uygulanmasına yol açabileceği ortadadır. HAGB’nin düzenlenme amaç ve fonksiyonları, kanunun açık hükmü, lafzı ve ruhu karşısında, bu tür düzenleme ve uygulamaların isabetli olmayacağı çok açıktır.
    Hemen
    Bir Danışma Alın
     
    BİZİ ARAYIN 7/24
    0362 435 60 90
    DESTEK AL
    Biz Sizi Arayalım
    Sizinle iletişim kurmak için form alanını doldurunuz.